MANŞET

Böyle Bir “Tık Haberi” Okumadınız!

5/4/2019

Cebimize dek uzanmış internet haberciliğinin “bakın…”, “öyle bir…”, “şok”, “flaş” ve “müjde” başlıkları arasından habere ulaşmaya çalışıyoruz. Türkiye'deki “tık tuzağı"nı haber alma hakkı, iletişim etiği, reklam geliri ve en önemlisi çözüm önerileri bağlamında meslek örgütü temsilcisi veya site editörü olan habercilerle ve konuyla ilgili çalışmaları bulunan akademisyenlerle görüştük.

( Görsel kaynağı: sparkmovement.org )

Bir haber sitesini açıyorsunuz, sürmanşette bir başlık: “Milyonlarca emekliye zam müjdesi!”. Emekli olmasanız bile bir yakınınız için detayları öğrenmek istiyorsunuz. “Tık”ladığınızda bir fotoğraf galerisi açılıyor. İlk fotoğraflara eşlik eden emeklilerin bildiği genel bilgiler var. Birbirinin hemen aynısı fotoğrafları (200 TL'lik banknotlar!) “tık”lamayı sürdürüyorsunuz. Son fotoğraflara gelirken bir düzenlemenin “masada” olduğu belirtiliyor. Düzenleme bir yasa tasarısı mı, ilgili Bakanlığın bir hazırlığı mı diye merak ederken - ve bu arada "tık"lamaya devam ederken - son fotoğrafla birlikte “aradığınız” cevaba ulaşıyorsunuz. “Masada” olan “düzenleme”, "müjde" verebilecek bir konuma sahip olmayan Türkiye Emekliler Derneği’nin bir talebinden ibaretmiş… "Tık tuzağı"na siz de düştünüz!

 

 

"Tık tuzağı”nın tek görünümü “emekliye, ev kadınına, gençlere, memurlara, esnafa müjde”ler değil. “Şok”, "bomba", “flaş”, "skandal", "sürpriz", “öyle bir…”, “bakın ne/kim…”, "bunu yapan...", "inanamayacaksınız", "korkunç...", "...kötü haber" benzeri okuyucuyu “tık”lamaya yönelten başlıklar da aynı kategori içine giriyor.

İnternet haberciliği alanında çalışmaları bulunan Mersin Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Recep Ünal aynı zamanda Mersin Üniversitesi Radyosu Genel Koordinatörü olarak da görev yapıyor. Kendisiyle görüştüğümüz Dr. Ünal “tık haberciliği”ne ilişkin örnekleri magazin ve spor üzerinden şöyle çeşitlendiriyor:
 
"…’Beyaz Eşyalarını Topladı ve Gitti’ başlıklı bir habere tıkladığımızda Beyazıt Öztürk'ün yeni bir eve taşındığını okuyoruz. Oysa başlık bize farklı imalar sunuyor. Fatih Terim'in fotoğrafının üstünde "Fenerbahçe'yi Asla Yenemeyiz" yazısını okuyunca doğal olarak bu sözlerin ona ait olacağını düşünüp habere tıklıyoruz. Ancak ilerledikçe anlıyoruz ki bu sözleri bir spor yorumcusu yapmış.
 
Bunun bir de galeri örneği var ki o daha fazla tık kapanı içeriyor. Örneğin bir sanatçının gençlik fotoğrafını koyup ‘Şimdiki Haline İnanamayacaksınız’ ya da ‘Sokakta Görenler Tanıyamıyor’ başlığıyla sizi bir galeriye hapseden editörler ancak 18. fotoğrafa tıkladığınızda bir sanatçının -gayet doğal olarak- 30 yıl sonraki yaş almış halini gösteriyor.”
 
 
Dr. Öğr. Üyesi Recep Ünal - Mersin Üniversitesi İletişim Fakültesi
 
Uluslararası düzlemde “tık tuzağı gazetecilik” (clickbait journalism) adı verilen habercilik tarzına Türkiye’de kullanılan en yaygın karşılık “tık haberciliği”. Dünyada bu "tarz"ın genel kabul gören bir tanımı yok ama bizce anlamlı bir özeti şu olabilir: "Kasıtlı olarak çok şey vaat eden bir başlık, buna karşılık çok az şey sunan bir içerik".
 
İçerik yeterli olsa bile, okuyucunun merakını o linki "tık"lamadan gidermeyecek bir başlık kurgusu da "tık tuzağı" sayılıyor. Çünkü habercilikte başlık "okuyucuya haberin ne olduğunu, ne hakkında olduğunu anlatan... haberin birkaç kelimeden oluşan ve çoğunlukla bir yargı bildiren kısa bir özetidir" ve "başlık atarken haberi tek bir cümle gibi düşünmek ve bu tek cümleyi en kısa biçimde, fakat anlamı bozmadan yansıtabilmek..." gerekir. (Herkes İçin Gazetecilik, Korkmaz Alemdar ve Ruhdan Uzun, Tanyeri Kitap, 2013)
 
Konunun Türkiye'deki durumunu meslek örgütleri, haber sitesi editörleri ve akademisyenlerle, çeşitli boyutlarının yanında özellikle “çözüm önerileri” bağlamında değerlendirmek istedik. Maalesef “curcuna”ya dönen “tık haberciliği”ni “doğruluk pahasına ucuz tıklamaları kovalayan gerçeklik-sonrasılık” benzeri alıntılarla yargılayıp kenara çekilmek “muhalifçilik” açısından “güzel poz”lara dayanak olabiliyor ama çözüme katkı sağlamıyor.
 
 Kolaj: "Tık Haberciliği"nden örnekler
 
“Toplum Mühendisliği, Gazeteciliğe Sis Bombası”
 
2.000 civarında medya profesyoneli üyesi bulunan Uluslararası Medya Enformasyon Derneği’nin (UMED) Genel Başkanı Aslan Değirmenci durum tespiti yaparken “kitabın ortasından” konuşuyor:
 
“Tık haberciliği, habercilik değil mühendisliktir. Toplum mühendisliği yapmak, etik ilkeler gereği ‘habercilik’ değil, tuzaktır. Tuzağın materyali ise başlıktır. Oysa habercilikte başlık; haberin ta kendisi, özetidir.
 
İlgi çekmek ve ‘tık’ tuzağına düşürmek için editörlerin haberin anlamından uzak başlık atması kabul edilir bir durum değildir. Haberi içeriğinden uzaklaştırmak, abartmak gazeteciliğe atılan sis bombasıdır! Oysa gazetecilerin görevi sisi dağıtmak, gerçeği içeriğinden kopartmadan ve abartmadan topluma ulaştırmaktır.”
 
 
UMED Genel Başkanı Aslan Değirmenci
 
Alexa verilerine göre Türkiye'nin en fazla takip edilen 7.nci internet sitesi Memurlar.Net'in Haber Müdürü Edip Üzen de Değirmenci gibi düşünüyor. " 'Tık haberciliği'nin yaşaması, insanların doğru bilgiye daha zor erişmesi demek" yorumunu yapan Üzen şöyle devam ediyor:
 
 "'Tık haberciliği'nin asıl amacı doğru bilgi vermekten öte, siteye ziyaretçi çekmektir. Bu da hiçbir etik ilke gözetilmemesi anlamına gelir. Halkı doğru bilgilendirmek gazetecinin asıl amacı olmalıdır. Zaten doğru bilgilendirmek etik bir ilke haline gelmelidir" 
 
Memurlar.Net Haber Müdürü Edip Üzen
 
Daha Fazla "Tık", Ya Etik?
 
Dr. Öğr. Üyesi Recep Ünal “tık haberciliği”nin günümüzde habercilik ve etik ihlaller başlığı altında giderek daha fazla incelenen bir sorun haline geldiğini belirtiyor.
 
Dr.Ünal, “Medya profesyonellerinin ve habercilerin de giderek daha çok yakındığı bir durum aslında. Ancak bu denli şikayet konusu olmasına karşın pek çok haber sitesinde kullanıcıların adeta tuzağa düşürüldüğü başlıklara, fotoğraflara tanık oluyoruz” diyor.
 
Habercilerin bir başka önemli meslek örgütü Çağdaş Gazeteciler Derneği'nin (ÇGD) Genel Başkanı Can Güleryüzlü ise "fazla tık" almanın o haberi daha yaygın ve önemli yapmadığının altını çizerek "tık haberciliği" bağlamındaki "etik" tartışmasının dikkat ve hassasiyetleri gözetmesi gerektiğini vurguluyor. Güleryüzlü şunları ilave ediyor: 
 
"Haber bilgi ve derinleşme isteyen bir unsurdur. Haber, 'tık haberciliği'nde daha fazla metalaşan, hızla tüketilen bir boyuta doğru evrilmiştir. Habercilik açısından birçok etik sorunu vardır. Haberin algılanması, yorumlanması ve hayatın içerisinde üretilen bir etken haline dönüşmesindeki sınırlamadır 'tık haberciliği'. İçinde yaşadığımız zamanın hızından kaynaklı zorunluluklar olmakla beraber 'habercilik-etik' tartışmasını yapanlar açısından olabildiğince dikkat ve hassasiyet gözetilerek bu anlayış sahiplenilmeli veya mesafeli durulmalıdır"  
 
ÇGD Genel Başkanı Can Güleryüzlü
 
“Haberciler ‘Tık Haberciliği’ni Sorun Olarak Görmeli”
 
Dr. Öğr. Üyesi Recep Ünal "gazeteci meslek örgütlerinin sıklıkla bu tip yayıncılık anlayışının yalan haber yapmak ve yaymak kadar endişe verici olduğunu belirtmesi, iyi olanı kötü olandan mutlaka ayırması ve bunu da kamuoyuyla paylaşması gerekli" görüşünü savunuyor. 
 
“Etik” boyutuna vurgu yapan bir diğer isim, yukarıda Herkes İçin Gazetecilik kitabından alıntı yaptığımız, Hacı Bayram Veli Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Prof. Dr. Ruhdan Uzun. “İletişim Etiği – Sorunlar Sorumluluklar” (Dipnot Yayınları, 2011) isimli bir kitabı daha bulunan Prof. Uzun, yaptığımız görüşmede “gazetecilik mesleğinin etik kuralları arasına ‘tık haberciliği’ne karşı maddelerin eklenmesi yararlı olabilir” değerlendirmesini yapıyor ve devamında önemli bir noktaya dikkat çekiyor:
 
“Gazeteciler, meslek örgütlerinde bir araya gelerek bu konunun çözümünü tartışabilirler. Ancak, her şeyden önce bunu sorun olarak görmeleri gerekir ki, reklam gelirlerini okurun güveninden daha önemli saydıkları için ben henüz bu aşamada olduklarını sanmıyorum.”
 
Prof. Dr. Ruhdan Uzun - Hacı Bayram Veli Üniversitesi İletişim Fakültesi 
 
Daha Fazla “Tık”, Daha Fazla Reklam
 
Prof. Dr. Uzun’un "reklam geliri"nde bıraktığı yerden Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Görevlisi, Görünüm Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve Yazı İşleri Müdürü, Çağdaş Gazeteciler Derneği Danışma Kurulu Üyesi Gökhan Bulut devam ediyor. Bulut “tık haberciliği”nin “reklam gelirlerinin artırılmasına dönük bir uygulama” olduğunu ifade ediyor.
 
Gökhan Bulut  - Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Görevlisi, Görünüm Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve Yazı İşleri Müdürü, Çağdaş Gazeteciler Derneği Danışma Kurulu Üyesi
 
Dr. Öğr. Üyesi Recep Ünal da “daha fazla tık, daha fazla reklam anlayışıyla başlık-içerik uyumsuzluğuna, yanıltıcı başlıklara, görsel ve içerik karmaşasına mahkum bırakılıyoruz” diyerek ekliyor.
 
Türkiye'de internet haberciliğinin büyük paydaşlarından Memurlar.Net'in Haber Müdürü Edip Üzen reklamın okuyucuyu yanıltarak değil doğru haber ve etik ilkelere uymakla artacağını savunuyor.  Üzen, "doğru bilgi ve etik kavramları bir arada bulunursa anlam taşır. Bu iki kavram yan yana gelince reklam da zaten gelecektir. 'İnternet haberciliğinde doğru haber, etik, reklam, en önemlisi hangisi?' derseniz, doğru bilgilendirme yani doğru haber en önemli kavramımız olmalı" diyor. 
 
Medya Tekellerinde ‘Tık Haberciliği’ Yoğun
 
Öğr. Gör. Bulut “tık haberciliği”ni “yoğun şekilde yapan ve hatta yayan sitelere baktığımızda, medya tekeli gruplara ait siteler olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla bu habercilik türünün medyada tekelleşme ve tek-tipleşmeyle de doğrudan ilgisi olduğu söylenebilir. İçerik niteliksizleştikçe tık haberciliği de artıyor” belirlemesini yapıyor ve devamında "internet haberciliğinin gelir kaynaklarının çeşitlenmesi bu soruna bir ölçüde çözüm yaratabilir" görüşünü öne sürüyor. 
 
Bulut’un “medya tekeli gruplara ait internet sitelerinde‘tık haberciliği’nin yoğunluğu” savını “emekliye müjde” başlıklı haberler üzerinden teste tabi tuttuk. Son birkaç ay içinde aynı başlık ve yakın içerikte 20 farklı sitede 99 adet haber yayımlandığını belirledik. Grafikte de görülebileceği gibi bu tür haberler (61 adet) 3 sitede yoğunlaşmış durumda. Biraz ayrıntıya indik ve grafikte A, B ve C olarak kodladığımız haber siteleri aynı medya grubunun yayınları olarak karşımıza çıktı...
 
(Grafik: 20 haber sitesinde “emekliye müjde!” haberleri dağılımı)
 
Site Sahiplerinden Basın Emekçilerine “Tık” Yıldırısı
 
UMED Genel Başkanı Aslan Değirmenci de “tık haberciliği”nde sorumluluğu tek başına editörlerin “etik ihlal”lerine yüklemenin yanlış olacağını düşünenlerden. Değirmenci sektörün içinden şu bilgileri aktarıyor:
 
“Bazı haber sitesi sahipleri editörlerine öncelikli görev olarak tık getirmeyi dayatıyor. Site sahipleri editörleri avcı, vatandaşı av olarak görüyor.’Tık’ dayatması basın emekçileri üzerinde bir yıldırı (mobbing) uygulamasına dahi dönüşebiliyor. Bazı editörler istemeyerek ‘tık haberciliği’ne başvurabiliyor. Bunun sonucunda bazen yanıltıcı başlıklarla, bazen de sonu gelmeyen galeri haberciliğiyle avcılık yapılıyor.”
 
( Görsel kaynağı: communicateinfluence.com)
 
Basın emekçilerine "tık yıldırısı" konusunda Öğr. Gör. Gökhan Bulut'un şu vurguları dikkat çekici:
 
"Meslek örgütlerinin etik manifesto benzeri belgeler üretmesinin günümüz medya yapılanmasında bir karşılığının olmayacağını düşünüyorum. Sorun, etik belge eksikliği değil, demokratik sermaye yapısının olmaması ve gazetecilik özlük haklarının yasal güvenceye alınmamış olmasıdır"
 
Habercilerin Çözümü: "Doğru Haber, Doğru Habercilik"
 
Soruşturmamıza yanıt veren meslekten gazetecilerden "tık haberciliği"ne karşı mücadele önerilerini de aldık. 
 
Video-konferans yoluyla bağlantı kurduğumuz ÇGD Genel Başkanı Can Güleryüzlü (videonun tamamı haberin sonunda) şunları belirtiyor:
 
"Bir haberci örgütü olarak doğrudan tık haberciliği üzerinden değil ama haberin metalaşması; özellikle basın, düşünce ve ifade özgürlüğünün alanı olan bir işkolunda, bu alanlarda yaratabileceği tahribatlara dikkat çekme açısından araştırmacı, kanıtlı, bilgiye dayanan haberciliği savunan çalışmalar yürütüyoruz. Olabildiğince 'tık haberciliği'ni sağlıklı bir zemine çekmeye çalışıyoruz"
 
UMED Genel Başkanı Aslan Değirmenci "tık tuzağı"na karşı görüşünü şu biçimde ifade ediyor: 
 
"Vatandaşlarımız av olmaktan vazgeçip, söz konusu sitelerde zaman geçirmeyi bırakmalıdır. Otokontrolünü kendi sağlamalı, doğru haberciliğin peşine düşmelidir. Basit mi, elbette değil. Ama sürekli olarak aynı tuzağa düşmekten iyidir. Okurlarımızın bu konudaki duyarlılığına güveniyorum"
 
Memurlar.Net Haber Müdürü Edip Üzen ise son olarak şunların altını çiziyor:
 
"Devletimizin milli menfaatlerine bağlı kalarak halkı her zaman doğru bilgilendirmek gerekiyor. Bunun yolu da ahlaki değerlerimizden ve aldığımız eğitimden geçiyor. Yani, ne olursak olalım ahlak kurallarımızı bir kenara bırakmadan halkı doğru bilgilendirmeliyiz"
 
Akademisyenlerden "Yeni Medya Okuryazarlığı Eğitimi" Önerisi

Prof. Dr. Ruhdan Uzun "tık haberciliği"ne karşı etkili bir çözüm olarak "yeni medya okuryazarlığı" eğitimine dikkat çekiyor. Prof. Dr. Uzun "yeni medya okuryazarlığını geliştirmeye yönelik programlarda 'tık haberciliği'ne yer verilebilir. Böylelikle okurların, kullanıcıların bilinçlenmesi ve bu tür haberleri tıklamamaları beklenebilir" görüşünde. 
 
( Görsel kaynağı: newliteracyset.eu)
 
Dr. Recep Ünal da şu an orta dereceli okullarda okutulan seçmeli "Medya Okuryazarlığı" dersinin "yeni medya" denen interneti de kapsayacak şekilde genişletilmesi, daha erken sınıflara zorunlu kapsamda ve uzman iletişimciler tarafından verilmesini öneriyor. Ünal sözlerini şöyle sürdürüyor: 
 
"Asıl önemli olan yeni medya okuryazarı bir kamuoyunun oluşması. Bu tip tuzakların farkında olan ve haber alma haklarındaki tercihlerini etik anlayışa sahip haber sitelerinden yana kullananların sayısı artıkça sanırım kötü örneklerle daha az karşılaşacağız. Daha doğrusu karşılaştığımız örneklerin tık avcılığına göre tasarlandığını kavramaya başlayacağız. Tıpkı yalan haber gibi tık haberciliğinin de yeni ortaya çıkmadığını ve gelecekte de tamamen ortadan kalkmayacağını söylemek mümkün. Ancak bu konu ile ilgili yayınları, paylaşımları ve örnekleri ne kadar çoğaltabilirsek, yeni medya okuryazarlığını ne kadar erken yaşta öğretebilirsek gelecekte çok daha güvenli bir haber akışı elde edebiliriz"
 
İdari Önlemler Çare Olmaz
 
Burada bir itirafta bulunmalıyız. "Böylesini okumadığınız tık haberi" için görüşlerine başvurduğumuz 3 akademisyen ve 3 haberciye aslında bir soru daha sorduk. Dedik ki "devlet bu işe el atsın mı?". Yani "sizce hükümet veya devletin bir kademesi 'tık tuzağı'na karşı kimi idari önlemler almalı mı?". Gerek meslekten haberciler, gerekse de konuyla ilgili çalışmalar yapmış akademisyenler bu sorumuza "kesin bir hayır" cevabı verdiler. Aslan Değirmenci "mücadele yöntemi yasaklarla, dayatmalarla olmamalıdır" derken Prof. Dr. Ruhdan Uzun "devletin el atması gibi önerilerden yana değilim" biçiminde net tavır aldı.  
 
Bir soruna yasaklarla, idari önlemlerle çare bulunamayacağı anlayışındaki görüş birliği, ülkemizdeki demokratik, çoğulcu ve "her şeyi devletten beklemeyen" kültürün düzeyini göstermesi bakımından bizce çok anlamlı ve değerli. Çözümün meslekten habercilerin çabalarından ve daha önemlisi yurttaşların bilinçlenmesinden çıkabileceği gayet açık.  
 

 
TRT GELECEĞİN İLETİŞİMCİLERİ Facebook’ta
TRT GELECEĞİN İLETİŞİMCİLERİ Youtube’da
TRT GELECEĞİN İLETİŞİMCİLERİ Twitter’da
TRT GELECEĞİN İLETİŞİMCİLERİ Instagram'da